• Erzurum-10 °C
  • Erzincan-6 °C
  • Ağrı-7 °C
  • Ankara4 °C
  • İstanbul8 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Bilal Erdoğan: Bağımsızlık kendi kültürünle var olmaktır
14 Mayıs 2017 Pazar 10:44

Bilal Erdoğan: Bağımsızlık kendi kültürünle var olmaktır

Türkiye’den İbn Haldun Üniversitesi ile Malezya’dan Uluslararası Albukhary Üniversitesi’nin eğitim işbirliği anlaşmasına imza atan TÜRGEV Yönetim Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan, İslam ülkeleri ile kültürel ve sosyal işbirliğinin güçlenmesi için çaba harcadık.

Erzurum Seçimleri- İslam ülkeleri ile işbirliği neden önemli?

Bu işbirlikleri bizi birbirimize daha da yakınlaştıracak. Başkalarına bakalım derken,ümmetin evlatları birbirini ihmal etmiş. Ne yazık ki İslam dünyası çeşitli krizlerle karşı karşıya.  Bir taraftan aşırı uçlar, diğer taraftan Batı’da yükselen İslamofobi…  Bu sorunların üstesinden gelebilmek birlikte çalışmaya, safları sıklaştırmaya ihtiyaç var.

En çok hangi alanlarda projeye ihtiyaç var?

Her şeyden önce günlük değil, uzun vadeli projelere ihtiyaç var. Malezya ile eğitim alanında yaptığımız bu anlaşma, Müslüman gençlere yeni bir vizyon çizmek için atılmış bir adım.Bunun gibi daha çok ortak projeler hayata geçirilmeli Müslüman toplumlar arasında.

Uzakdoğu bugüne kadar ihmal mi edildi?

Sadece Uzakdoğu mu? Türk dünyası, Balkanlar da öyle değil mi?Asya ile de ilişkilerimiz maalesef gözden ırak gönülden ırak gibi oluyor. Biraz gayrete ihtiyaç var, çünkü burada teknoloji ve ticaret anlamında çok potansiyel var. Malezya’da güçlü bir ayağımızın olması Türkiye için bir ilk. Hem sonra bizi seven insanlar. Tarihte hiçbir problem yaşamamışız. Sadece Malezya için değil, Japonya, Kore ve diğer ülkeler için aynı şeyleri söylemek mümkün. Koreliler, Japonlar, Malaylar, Endonezyalılar bizi seviyor. Biz ne yapıyoruz; yüz sene önce bizi işgal etmeye çalışan Avrupa’nın kapısında eriyoruz.

TÜRGEV’in başka ülkelerde de faaliyetleri var mı?

New York’ta Ensar Vakfı ile birlikte kurduğumuz TÜRKEN Vakfı var. ABD kanunlarına göre yönetilen bir vakıf. Aynı şekilde Londra’da da yine TÜRKEN adıyla bir vakfımız var. Kar amacı gütmeyen vakıflar bunlar. Sadece Türkiye’den değil, diğer Müslüman ülke öğrencilerinin de konaklama, burs, kültürel ve sosyal ihtiyaçlarına yönelik faaliyetler yürütüyorlar.

Biz de yurt dışında okuduk ve bu öğrencilerin ne tür problemlerle karşılaştıklarını bildiğimiz için 3-4 sene önce böyle bir yola çıktık.

Bu projeler kapsamında Manhattan’da bir sosyal kültürel merkez inşası başlayacak bu yaz başında. Türkiye için de önemli bir prestij projesi olacak. 

Katar ile de İbn Haldun Üniversitesi olarak bir çalışma planımız var. Arapça eğitimi için öğrencilerimizin Katar’a gidip gelmesini öngörüyoruz. Asya’da Malezya ve Katar ayağı, Avrupa’da Londra ayağı, ABD’de New York ayağı olan networkümüz şu anda hazır ama bunu geliştirmek istiyoruz.

Malezya’da birlikte çalıştığımız El Buhari Vakfı’nın da bizim çalışmalarımızın benzerini Afrika’da yapma düşünceleri var. Bizim eğitim alanındaki uzmanlığımız onlara da kılavuz olacak.

Dünyanın bir yarısı da burası; Uzakdoğu… Buralara da dönüp bakması gerekiyor yeni Türkiye’nin…

Elbette… 16’ncı yüzyıldan beri bir Avrupa devletiyiz. Sadece Osmanlı’nın son dönemlerinde değil, Avrupa ile iç içe geçmişliğimiz16 yüzyıla dayanmakta. Asya’dan mesafe olarak uzak oluşumuz,coğrafi olarak da Avrupa’nın bir parçası oluşumuz dolayısıyla buralardan uzak kalmışız. Lakin, teknolojinin getirdikleriyle birlikte dünya artık küçüldü, mesafeler kısaldı. Böyle bir dünyada bizim bu taraflardan doğacak bereketleri, sinerjileri toplamamız gerekiyor. Sadece ticari alanda değil, kültürel, sosyal sahada da atılması gereken adımlar var. 

Sayın Cumhurbaşkanı ‘Eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz yerde değiliz’ dedi. Kültürel sahada neler yapılabilir?

Kültür ve eğitim sahasında yapılacak çok iş var. Bizim öncelikle kendi kültürel zenginliğimizi içselleştirmemiz lazım. Batılılaşma,modernleşme rüzgarı altında kendi kimliğimizden uzaklaşıp değersizleştirdik. Dolayısıyla bizim yeniden kültürel zenginliğimizin bilincinde olmamız lazım.Öyle olduğu zaman, uluslar arası sahada çok daha özgüvenle hareket etmemiz mümkün oluyor. Batı’nın kültürünü yine Batı’ya satamayacağınıza göre, kendi kültürünüzle orada değerli hale gelebiliriz. Bağımsızlık, kendi kimliğinlevarolduğun müddetçe olabilen bir şey. Başka bir kimliğe bürünerek bağımsız olmazsınız. O zaman esir olursunuz. Batı da bizim kendi kültürümüze değer veriyor lakin biz belki biraz eziklikle, biraz kompleksle kendimizi ihmal ediyoruz. Fakat Türkiye’nin ekonomik güçlenmesiyle birlikte kültürel güçlenmesi de gerçekleşecek. Bunun işaretlerini görüyoruz. Kültürel değerlerimize yeniden bir teveccüh olduğunu görüyoruz. Yeniden kültürelzenginliğimizi benimsemeye başladığımız düşünüyorum. Bizim gelişmek için modernleşmek için başkalarının kültürünü ödünç alamaya, başka kimlikleri benimsemeye ihtiyacımız yok.

BİLAL ERDOĞAN: Bizim gelişmek, modernleşmek için başkalarının kültürünü ödünç alamaya, başka kimlikleri benimsemeye ihtiyacımız yok. Gerçek bağımsızlık kendi kültürüyle var olmayı gerektirir.

Türkiye’nin kanat sesleri

İki hafta önce Saraybosna’daydım. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, 1993’teki savaşta zarar gören yahut yılların ihmali sonucu tahrip olan camilerin restorasyon çalışmalarını yakından görme fırsatım oldu. Orada Osmanlı yadigarı eserlerin yeniden restore edilmesini coşkuyla karşılayan Boşnakların sevincine şahit olduk. Bir Boşnak kadının ‘Biz biliyoruz ki ardımızda koskoca Türkiye var’ sözleri hala kulaklarımda.

Geçen haftasonu ise tam tersi bir istikamette, Güney Asya’nın merkez ülkelerinden Malezya’daydım. Bu kez,Türkiye’den İbn Haldun Üniversitesi ile Malezya’daki Uluslararası El Buhari üniversitesi arasında imzalanan eğitim işbirliği protokolünün imza törenine tanıklık ettim. Malezya’nın en zengin ve hayırsever müslüman iş adamlarından Seyyid Muhtar El Buhari 250 milyon dolar harcayarak kurduğu üniversitenin anahtarını Türklere emanet etti. Her iki üniversite de gelecek yıl eğitime başlıyor.

Tüm bunlara şahit olunca, Türkiye’nin Türkiye’den daha büyük bir coğrafyasının var olduğuna kanaat getirmemek elde değil. En Batı’dan en Doğu’ya… Buna gönül coğrafyası da diyebiliriz, dindaş coğrafyası da… Ama daha da önemlisi, bugün ‘zalim’ dünyanın karşısında mazlumlardan yana tavır alan, ‘Dünya beşten büyüktür’ diyebilen, İslam coğrafyasına umut, düşmana korku salan bir Türkiye var ve bunu dünya görüyor.

Saraybosna’dan Malezya’ya ‘güven veren’ bir Türkiye’nin inşası kolay değil elbet. Görünen o ki İslam coğrafyasının Türkiye’den beklentileri var. Gözler bizden yana çevrili. Peki biz bu beklentileri gerçekten karşılayabilecek donanıma sahip miyiz? 

Siyaseten ve ekonomik olarak belirli çıtaları aşmış durumdayız. Ancak kendi içimizde eğitim ve kültür sorunlarımız var. Bu alanlarda İstenilen noktada değiliz. İslam coğrafyasına baktığımızda ise Türkiye’den beklentiler büyük. O halde elimizi çabuk tutmalı, gerekli tamiratları bir an evvel yapmalı, kaybedilmiş zamanı tersine çevirmeli ve vizyoner, büyük düşünen bir Türkiye inşası için tek tek ve kurumlar olarak sorumluluk almalıyız.

Saraybosna’daki restorasyonlar da, Malezya’daki eğitim faaliyetleri de ‘Yeniden büyük Türkiye’nin kanat seslerinden başka nedir ki?

Erdoğan bir dünya markası

Prof. Dr. İrfan Gündüz ve Malezya Büyükelçisi Başak Türkoğlu, yurt dışında Türkiye’nin başarılarının dost ülkelerde umutla karşılandığını ve Türkiye’nin bilinirliliğinin en çok Recep Tayyip Erdoğan ve Türk Hava Yollarıyla sağlandığını dile getiriyorlar.

GENÇLER BİZİM KUTSAL EMANETİMİZ

GÜNDÜZ: İbn Haldun Üniversitesi ağırlıklı olarak sosyal ilimler sahasında faaliyet gösterecek. Gençleri birer kutsal emanet görüyoruz. Toplumda yeni bir medeniyet anlayışı inşa etmek istiyorsanız, bunun yolu gençleri geleceğe dönük yetiştirmekten geçer. Gövdesi Anadolu’da ama bir eli Türk dünyasında, bir eli Avrupa’da, Afrika’da, ABD’de, velhasıl dünyayı kuşatan bir gönül coğrafyasında bu toplumsal dinamiği hayata geçirmek istiyoruz. Bu nedenle işe insandan başlamak lazım. Malezya ile olan işbirliğini çok önemsiyoruz. İstikbal hem köklerde hem gelecektedir.

Ve burada iki isim bizim için kılavuzdur; İbn Haldun tarihte, sosyolojide, felsefede, tasavvufta ve sanatta bütün dünyada kabul edilen, bizim abide şahsiyetlerimizden birisidir. İmam Buhari ise önümüze yaktığı kandil ile asırlardır önümüzü aydınlatan bir deniz fenerimizdir. Dolayısıyla bu iki önderin kılavuzluğunda, gücünü köklerinden alarak, gençlerimizi geleceğe hazırlayan bir dinamizmi yakalamak istiyoruz.

KÖTÜLÜK MALEZYA’YA HİÇ UĞRAMAMIŞ

Hiç tanımayan birine Malezya’yı Malezyalıları anlatmak isteseniz neler söylerdiniz?

Ben görev icabı çeşitli ülkelerde yaşadım. Yeryüzünde Malezya insanı gibi insan kalmış mı emin değilim. Sanki kötülük yolunu şaşırmış ve Malezya’ya hiç uğramamış. Çok temiz kalpliler, gönül kapıları açık. 

Türkiye’yi bu inanların gönül tahtında bu kadar yükseğe koyan özellik nedir acaba?

Bir kere tarihten gelen, Osmanlı’ya ilişkin hafızalarda, bellekte kayıtlı olumlu bir yaklaşım var. Tabi günümüz Türkiye’sini de takip ediyorlar. Uluslararası başarılarına bakıyorlar.Türk Hava Yollar ve Recep Tayyip Erdoğan iki marka olarak biliniyor. Taksiye bindiğimde, çarşıda pazarda… Türk olduğumu öğrenince iki isim telaffuz ediyorlar. Recep Tayyip Erdoğan ve Türk Hava Yolları… Bunu iş ilişkileri, ticaret, yatırım, eğitim ile beslemek lazım. Bunları yapmada geç kalmışız lakin yavaş yavaş başlıyoruz. Malezya’da Türkiye’ye olumlu yaklaşım var. Malezya bizim doğal ortağımız. Sağlık, eğitim, ticaret alanlarında güç birliği yapılabilir.

“Oğlum Türkiye’ye git Tayyip Erdoğan’ı bul. Bu işi en iyi o çözer.”

Ülkesinin en zengin işadamlarından Seyyid Muhtar Elbuhari, Malezya’da kurduğu üniversite için çeşitli ülkelerle işbirliği arayışındayken annesi şöyle bir tavsiyede bulundu: ‘Oğlum kimseyle uğraşma, Türkiye’ye git, bu işi en iyi Erdoğan çözer…’ Bunun üzerine ünlü işadamı, Uluslararası Albukhary Üniversitesi’nin anahtarını Türkiye’de teslim etti. Hikayenin geri kalanı mı? Malezya’dan Türkiye’ye eğitim köprüsü kuruldu.

Malezya’nın zenginlik sıralamasında ilk on listesinde yer alan bir işadamı. 2 Milyar dolara yakın serveti var; Pek çok ülkede yatırımları… Ülkesine üstün hizmetlerinden dolayı, Tan Sri (Lord anlamında, üstün hizmetleri olan kişi) ünvanını almış bir Malay Müslüman. Adı: Seyyid Muhtar Elbuhari...

Hayırseverliğiyle nam salmış, annesi adına kurduğu Elbukhary Vakfı eliyle dünyanın dört bir yanında Müslüman öğrencilere burs sağlamış bir isim.

İslami ve sosyal ilimler ile mühendislik alanlarında eğitim verecek bir de üniversite kurmuş doğduğu şehir Alor Setar’da. 

10 yıl önce kurulan Uluslararası Elbukhary Üniversitesi, büyük bir alana yayılan kompleks niteliğinde. Üniversite kurulacak alana nur saçsın diye ilk olarak Camii inşa etmiş Seyyid Muhtar. Caminin bir yanına kabristan, diğer yanına hastane ilave etmiş. Sonra yetimhane, onun yanına lise ve tüm bu yapılar bütününü hilal şeklinde kucaklayan fakülte binaları… 

Albukhary Üniversitesi 2010’da açılmış, ancak, 2014’te eğitim hayatı geçici olarak dondurulmuş. Sebep; uluslararası standartlarda istenilen eğitim seviyesine ulaşılamamış olması. Türkçesi; bu güzelim üniversitenin dışı yapılmış lakin içi doldurulamamış…

Ve arayışlar başlamış; eğitimde ileri seviyede olduğu düşünülen Finlandiya, Japonya gibi ülkelerle görüşülmüş. Hatta Türkiye’den bazı üniversitelerle de… Fakat, arzu edilen düzeyde bir birliktelik sağlanamamış.

İşte tam burada hikaye ilginçleşiyor, hatta bence, şaşırtıcı bir içeriğe kavuşuyor.

Annesi Şerife Rukiye hanımefendi, Seyyid Mokhtar’ı yanına çağırıyor ve şu konuşmayı yapıyor: ‘Oğlum, kimseyle uğraşma, arama artık… Türkiye’ye git, Recep Tayyip Erdoğan’a var… Bu işi o çözse çözse o çözer…’

65 yaşındaki Seyyid Muhtar Türkiye’ye geliyor. Ve bir yıl sonra bugün… Türkiye’den İbn Haldun Üniversitesi ile Malezya’dan Uluslararası Albukhary Üniversitesi arasında eğitim ve yönetim işbirliğine imza atılıyor. Her iki üniversite, sosyal bilimler alanında, çağın gerektirdiği standartlara göre gelecek yıldan itibaren eğitim vermeye başlıyor. Anlaşma gereğince, TÜRGEV’in kurduğu bir vakıf üniversitesi olan İbn Haldun ile Malezya Albukhary üniversiteleri arasında öğrenci ve akademisyen değişim programları uygulanacak. Ümmetin başarılı, ancak, imkanı olmayan gençleri öncelikli olmak üzere tam burslu eğitim imkanları sağlanacak.

Ümmetin hayrına bir girişim

Bir asır boyunca Malezya’yı kolonisi olarak tutan İngiltere buraya kendi siyasi ve akademik sistemini ve lisanını bırakarak gitmiş. Bugün ülkeler için akademik ve entelektüel bağımsızlık çok mühim. Gerçek bağımsızlık yepyeni politik, ekonomik ve siyasal ufuklar çizmekle olacaktır. Bu her ülke için geçerli. Türkiye ile Malezya arasında eğitimde atılan bu adımlar, dünya barışına da destek olacaktır. Modern çağda İslam’ın pratiğine ilişkin bir takım soru işaretleri var. İki ülke güçlerini birleştirerek kendi akademik problemlerine çare arayacak, çözüm önerileri getireceklerdir. Bu iki ülkenin olduğu kadar ümmetin de hayrına olacak bir girişimdir. Bu ilişkilerin akademik seviyeden başlıyor olması da çok önemli. 100 yıl önce bunu yapacak gücümüz yoktu belki ama bugün var. Global dünyada büyük düşünmek zorundayız. Bugünün dünyasında bütün medeniyetler birbirinden etkileşiyor. Ben bunu ‘açık medeniyet’ olarak isimlendiriyorum. Dolayısıyla bu etkileşim karşısında güçlü durmak zorundayız ki ayakta kalabilelim. Eğitim sistemimizi de bu değişimlere göre yeniden tasarlayıp yeni nesilleri açık medeniyet çağının gereklerine göre küresel aktörler olacak şekilde donatarak yetiştirmemiz gerekmektedir.Star

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Erzurum Seçimleri | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0850 302 20 29, +90 442 234 95 52 pbx GSM: +90 530 172 64 10 | Faks : + 90 442 234 26 41 | Haber Yazılımı: CM Bilişim